MATRİX FİLMİ GERÇEK OLABİLİR Mİ?

Matrix filmi vizyona girdiği ilk andan itibaren, şoke edici “Sanal bir gerçeklik içinde yaşadığımız” temasıyla kült filmler arasında yerini almıştı. Bir bilim kurgu filmi için dahi hayal gücünün sınırlarını zorladığını düşündüğümüz Matrix filminin teması, günümüzde bilim insanları tarafından ciddi ciddi ele alınmış durumda.

 

İşin daha da ilginç tarafı, genelde bu tarz öneriler ciddiye alınamayacak derecede bilimsellikten uzak kişilerden gelir… Ancak bu kez önerinin geldiği yer gerçekten de sağlam. Prof. James Gates, Matrix filminin de konusu olan “sanal gerçeklik içinde yaşadığımız” fikrinin gerçek olabileceğine dair bulguları olduğunu iddia ediyor.

James Gates oldukça ünlü bir teorik fizikçi ve özellikle Sicim Teorisi alanında oldukça bilinen, saygı duyulan bir bilim adamıdır. 2002 yılında, Princeton’daki Institute for Advanced Study’de gerçekleştirilen yaz okulunda, ondan ders alma fırsatını yakaladığım için kendimi şanslı hissediyorum. Gates’in en son çalışmaları, Sicim Teorisi’nin denklemlerinin içerisinde “hata düzeltici kod“ yapısı olduğunu öngörüyor. Peki bu tam olarak ne demek?

Enformasyon Teorisi’nde hata düzeltici kodlar (error correcting codes) olarak adlandırılan yapılar vardır. Örneğin bir radyo veya televizyon yayınını ele alalım. Bu yayınlar aslında basit olarak yayıncıdan alıcıya giden sinyallerdir. Yayını yapan yer alıcılara bir sinyal yollar ve biz evde bu sinyali alan radyolarımızı dinler, televizyonlarımızı izleriz.

Sinyalin, izlediği yol boyunca çevredeki bir sürü elektronik cihazın yarattığı başka sinyallerle etkileşmesi sonucunda (ki buna gürültü adı verilir) alıcıya ulaştığı hali, yayıncıdan ilk çıktığı şeklinden eser bile taşımayabilir. İşte bunun olmasını engellemek amacıyla, sinyal gönderilirken içine ekstra bir kod yerleştirilir. Bu kod, sinyal alıcıya ulaştığında ilk halinden farklıysa, alıcının, gürültü etkilerini ayırıp sinyalin orijinal halini algılamasını sağlar. Bu sayede TV’deki görüntü pürüzlü değil, pırıl pırıl çıkar!..

 

Bu bilgiyi aklımızda tutup konuya geri dönelim;

Fizikte birçok kuram geometrik temsillerden yararlanır. Örneğin, iki bilardo topunun çarpışmasının öncesinde ve sonrasında neler olacağını göstermek için vektörleri kullanırız. Daha karmaşık atom altı parçacıkların etkileşimlerini temsil etmek içinde ünlü fizikçi Richard Feynman ile anılan Feynman Diyagramları kullanılır. Bu diyagramlar sadece bir etkileşimi geometrik olarak temsil etmek amaçlı kullanılmaz, aynı zamanda bize etkileşimin matematiksel denklemlerini de direkt olarak verir.

Prof. Gates, yukarıdaki örneklere benzer şekilde, süpersimetri denklemlerini temsil eden ve adinkra adı verilen geometrik objeler buluyor. Aranızda “ Bir saniye! Süpersimetri ne ola ki?!“ diyenleriniz olabilir… Ve bu gayet doğal. Süpersimetri özet olarak der ki; evrende her temel parçacığın teorik olarak bir de anti-parçacığı mevcuttur. Şu an CERN ve benzeri yerlerde gerçekleşen deneysel çalışmaların bir amacı da bu anti-parçacıkları bulmaktır (biraz daha detay için: https://cangurses.wordpress.com/2013/04/19/herkese-bir-superpartner/ )

Adinkra adı verilen geometrik yapılar çok geniş bir aile olarak görülebilir. Hepsinin temel yapısı aynı olsa da ailenin bazı fertlerinin uyduğu bazı kurallar diğer fertlerinden farklıdır. Adinkralar aynı zamanda daha küçük adinkraların toplamı olarak da temsil edilebilmektedir (aynı iki eş kenar üçgeni birleştirince kare yapması gibi ).

adinkra

Prof. Gates, sadece belirli tip adinkraların süpersimetri denklemlerini temsil edebileceğini keşfediyor. Bunlar hangi tip adinkralar mı? Enformasyon Teorisinde kullanılan hata düzeltici kodların matematiksel yapısıyla aynı olanlar !…

Yani işin özeti; süpersimetri denklemlerini temsil eden geometrik yapılar ile hata düzeltici kodların matematiksel yapısının aynı olduğu sonucuna varıyoruz.

Elimizde her şeyin teorisi olarak kabul edebileceğimiz en kuvvetli kuram olan Sicim Teorisi’nin de süpersimetrik bir kuram olduğunu hesaba katarsak; evreni açıklayan denklemlerin yapısının, günlük hayatta sinyallerde kullandığımız hata düzeltici kodların yapısıyla aynı olduğunu görürüz.

Şimdi günlük yaşamda kullandığımız sinyallerde bu hata düzeltici kodları neden kullandığımızı bir daha hatırlayalım ve kendimize soralım,

“ Acaba evrende içinde hata düzeltici kod yapısı olan bir yayın var mı ve biz alıcılar yani insanlar evreni, gelen sinyalleri algıladığımız biçimde mi görüyoruz ?

Kuantum Kuramı’nın babalarından Werner Heisenberg durumu baya önce açıklamış:

Gözlemlediklerimiz, doğanın kendisi değil; doğanın bizim sorgulama metotlarımıza göre kendini ifşa ettiği kadarıdır.”

Ne dersiniz, “ seçilmiş adam “ Neo’yu aramaya başlasak mı şimdiden?

Not: Bu yazı Nisan 2013’te Radikal Gazetesindeki köşemde yayınlanmıştır:

http://www.radikal.com.tr/hayat/matrix-gercek-olabilir-mi-1160235/

 

Yorum bırakın